İHA’lar ve Hava-Hava Muharebelerinde Kullanımı
03/10/2021Türkiye, uzun süre havada kalabilme ve keşif gibi kabiliyetlerden dolayı geçtiğimiz yıllarda İnsansız Hava Aracı konseptine ve kullanımına büyük yatırımlar yapan ve bu yatırımların meyvesini büyük oranda yiyen bir ülke oldu.
Özellikle PKK gibi terörist gruplara karşı sürekli olarak izleme ve İHA’lara güdümlü mühimmatlar ile hassas vuruş kabiliyeti kazandırılması sonrası gerektiğinde müdahale kabiliyeti, Türk Silahlı Kuvvetleri için bölgede büyük bir güç çarpanı oldu. İHA’lar, Suriye, Libya ve Azerbaycan gibi hava savunma sistemlerinin de bulunduğu muharebe bölgelerinde kendilerini ispatlayarak yabancı basın da dahil olmak üzere genel olarak medyada büyük bir etki yarattı ve Polonya gibi bir NATO ülkesi de dahil olmak üzere birçok ülkeye ihracatı yapılarak büyük bir başarı elde edildi.
Tabii İHA’ların başka bir artısı da F-16’ların görev yükünü azaltması oldu. Çok daha düşük uçuş maliyetleri ile belirli görevlerin yapılabilmesi, F-16’ların ömürlerinin ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin maddi kaynaklarının korunmasında etkili oldu.
Madalyonun diğer yüzüne baktığımızda ise şu ana kadar kullanılan ANKA ve Bayraktar TB2 gibi SİHA’ların, F-16’ların taşıyabildiği Mk-81, Mk-82, Mk-83 ve Mk-84 gibi mühimmatları ve bu mühimmatların güdüm kitlerini taşıyamaması, birçok hedefin vurulması için F-16 kullanımını zorunlu tutabilmekte. Çünkü ANKA ve TB2 gibi İHA’ların kullanabildiği MAM-L gibi düşük ağırlığa ve sınırlı tahrip gücüne sahip mühimmatların, doğal olarak imha etmekte yetersiz kalabileceği birçok hedef bulunmakta.
Ancak Türk Silahlı Kuvvetleri’ne teslim edilmeye başlanan Bayraktar AKINCI ve kısa süre içerisinde envantere girmesi beklenen TUSAŞ AKSUNGUR gibi İHA’ların, şu ana kadar sadece F-16’ların taşıyabildiği hava-kara mühimmatlarının önemli bir kısmını taşıyabilmesi, F-16’ların hava-kara görevlerinde yükünü daha da azaltabilir.
Bu konuda AKINCI üzerinden düşünecek olursak; MAM serisi mühimmatların haricinde Mark serisi mühimmatların, bu mühimmatların güdüm kitlerinin ve SOM-J gibi bir seyir füzesinin taşınabilmesi, hava-kara muharebesi konusunda gelecekte birçok görevin AKINCI kullanılarak icra edilebileceğini bize gösteriyor.
Ancak Türkiye, Hava Kuvvetleri envanterine uzun süredir uçak alımı yapamamanın ve son alım çabalarının birçok sebepten ötürü gerçekleşememesinden ötürü gelecekte özellikle hava-hava muharebesinde birçok problem ve eksiklik ile karşı karşıya kalabilir.
Türk Hava Kuvvetleri envanterinde AESA radar ve IRST gibi birçok modern avcı uçağında mevcut olan sensörlerin bulunmaması ve Yunanistan gibi askeri alanda rakibimiz denebilecek bir komşumuzun 84 adet F-16’sını F16V seviyesine çıkarmak için modernizasyona sokması, 18 adet Rafale F3R avcı uçağı alması, bu siparişi arttırma isteği olması ve F-35’e ilgi göstermeleri Türkiye’yi kısa ve orta vadede zor duruma düşürebilecek gibi görünüyor.
Bu konuda AKINCI’ların AESA radar ile beraber hizmete girişi sonrası, Gökdoğan ve Bozdoğan hava-hava füzeleri ile donatılması düşüncesi bulunmakta ancak AKINCI’ların bir savaş uçağına karşı hava-hava muharebesinde aktif olarak kullanılması, birçok sebepten ötürü uygulanması zor olarak görünmekte.
Bu sebeplere basitçe birer örnek olarak;
1- AKINCI’nın avcı uçaklar ile karşılaştırıldığında, düşük hız ve kısıtlı manevra kabiliyetinden ötürü kendisine gelen bir mühimmattan kaçışının çok daha zor olacağı,
2- AKINCI’nın düşük hızından dolayı atacağı hava-hava füzesinin hızının bağıl hareket dolayısıyla kısıtlı hız ve menzile sahip olacağı,
3- AKINCI gibi İHA’ların operatör ile İHA arasında görüntünün alınması ve kontrolde delay-gecikme yaşanması. SATCOM kullanıldığı durumlarda gecikmenin çok daha fazla olması – Tabii gelişmiş yapay zeka kullanımı ile bu problemin bir yere kadar aşılabilmesi olası – verilebilir.
Özellikle atış öncesi hız farkının füze hızı ve menzili üzerine etkisi hakkında konuşacak olursak, bu konuda AIM-120C5 füzesi üzerinden yapılan bir performans değerlendirmesinde düz uçuş konusunda şu değerler verilmekte;
İrtifa 10.000 metre (yaklaşık olarak 32.800 feet), atışı yapan uçağın hızı Mach 0.83;
Füze, atış sonrası Mach 4’e çıkıyor ve füzenin hızı, füze 40 kilometre ilerledikten sonra Mach 2 ye düşüyor. Füze 60 kilometre ilerledikten sonra hızı, ses hızının altına düşüyor.
İrtifa 10.000 metre (yaklaşık olarak 32.800 feet), atışı yapan uçağın hızı Mach 1.5;
Füze atış sonrası Mach 4.5’a çıkıyor ve füzenin hızı, füze 50 kilometre ilerledikten sonra Mach 2’ye düşüyor. Füze 70 kilometre ilerledikten sonra hızı, ses hızının altına düşüyor.
Tabii bir F-16’nın 32.800 feet gibi yüksek bir irtifada mühimmat ve yakıt yükü ile beraber Mach 1.5 hıza güvenli bir şekilde erişip erişemeyeceği ve AKINCI’nın bahsedilen irtifalarda mühimmat yükü ile beraber sahip olduğu Mach 0.3 gibi düşük hızlarda ne kadar etkili uçup uçabileceği bir tartışma konusu. Ancak AKINCI’nın ulaşabileceği hızın F-16’dan çok daha düşük olduğu hesaba katıldığında, aynı mühimmat kullanıldığında AKINCI’dan atılan füzenin menzilinin çok daha kısa olacağı anlaşılıyor.
Ama bu dezavantaj, AKINCI’nın sahip olduğu hava-hava füzeleri ile Su-24 ve L-39 gibi görüş ötesi muharebe kabiliyeti olmayan uçakların ve helikopter gibi hedeflerin tehdit edilebileceği gerçeğini değiştirmiyor. Ayrıca yine görüş içi hava hava füzeleriyle AKINCI; birçok helikopter, İHA ve çeşitli uçakları tehdit edebilecektir.
Türk Silahlı Kuvvetleri envanterine girmekte ve girecek olan İHA’ların hava-kara görevlerinin birçoğunun yapılabilmesi ve yeni uçak alımı konusunda yaşanan sıkıntılar göz önüne alındığında, AKINCI’ların hava-hava görevlerinde kullanılmasından ziyade envanterde bulunan F-16’ların ağırlıklı olarak multirole-çok rollü olarak kullanılması yerine biraz daha hava-hava muharebesi ve hava üstünlüğü tarafına kaydırılması ve bu konuda sayısal olarak daha fazla uçağın kullanılabilmesi birçok açıdan daha etkili görünmekte.
Ancak envanterde bulunan HARM, SLAM-ER, JSOW, AGM-65 gibi birçok mühimmatın F-16’lardan atılabilmesi, bazı açılardan daha yüksek SEAD/DEAD kabiliyeti ve bölgeye hızlı intikal gibi sebeplerden dolayı F-16’ların tamamen hava-hava rolüne kaydırılması düşüncesi de en azından şu anda bulunulan durumda imkanlı görünmemektedir.
Gelecekte, ilk etapta Mach 0.8 gibi yüksek ses altı hızlara erişmesi planlanan, sonra motor güncellemeleri ve afterburner ile beraber süpersonik uçuş yeteneği kazandırılması düşünülen MİUS gibi İHA’ların, hava-hava muharebesinde hız gibi kritik bir dezavantajı egale edebileceği ve AKINCI’nın MİUS öncesinde İHA’larda hava-hava füzelerinin kullanımı için bir test aracı olarak kullanılabileceği de göz önünde bulundurulmalı.